Türkiye Emekçi Partisi (TİP) Hatay milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü. Anayasa, toplumsal kontrattır. Anayasa’yı, uygulama vazifesi de milletvekillerindedir. Anayasa’nın, milletvekilleri eliyle çiğnenmesi demokrasiye de hukuka da ekmeğimize de ağır bir darbe indirdi.
Bu kararla adalet hissimiz bir defa daha derinden sarsıldı. Kalkınma hayallerimiz de çoktan bu kıyıları terk etti.
2000’li yıllara dönelim. Adalet ve Kalkınma Partisi, 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruldu. Partinin ismine lütfen dikkat edin. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nde kurulan öbür partiler üzere periyodun toplumsal, siyasal ve ekonomik ihtiyaçları ya da ülküleri gözetilerek bir isim belirleniyor.
İttihat ve Terakki Fırkası bugünkü lisanla söylersek Birlik ve İlerleme Partisi, Cumhuriyet Halk Fırkası, Demokrat Parti, Adalet Partisi gibi…
Adalet ve Kalkınma… Bu iki sözcük bir ortaya getiriliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi kuruluyor.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki parti, kuruluşunu izleyen birkaç yıl içinde 2002 Kasım ayında iktidar oldu. 22 yıldır ülkeyi tek başına (MHP ile ittifak yaptığı son devri dışarıda tutarsak) yönetiyor.
Bu iktidar devrinde ülke ağır bedelleri de olan çok değerli bir süreçten geçiyor. Bu süreç, güçler ayrılığı unsurundan sapılması, yasama, yürütme yargının tekelleşmesiyle daha da hızlandı.
Heterodoks siyasetler ile 22 yıl sonra Türkiye derin bir ekonomik krize sürüklendi. Milyonlar, karnını doyurmanın kaygısına düştü. Kalkınma hayal oldu.
Adalet ise herkesin malumu… Peş peşe onlarca tartışmalı karardan sonra Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle adalet tam manasıyla “Can” verdi.
Erdoğan, 2024 yılında yeni bir başkan olarak ortaya çıksaydı ve ülkenin bugünkü şartlarında yeni bir parti kuracak olsaydı… Bu partinin ismini ne koyardı? Mahrum olduğumuz adaleti ve kalkınmayı sanırım unutmazdı.
10 MİLYAR DOLAR
Söz konusu yöneticilere, “Önümüzdeki bir yıl içinde yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?” sorusu yöneltiliyor. Anketten, en az 10 milyar dolarlık daha yatırım gelebileceği sonucuna ulaşılıyor.
Aksoy, Türkiye’ye son 20 yılda atılan adımlarla 250 milyar doların üzerinde memleketler arası direkt yatırım geldiğini belirterek, “Bu yatırımların artacağını, artma potansiyeli olduğunu da görüyoruz. Kâfi ki Orta Vadeli Program’da yer alan düzenlemeler süratle hayata geçsin” diyor.
Yabancılar için bir ülkeye yapacakları direkt yatırımda sahiden yalnızca ekonomik kimi gayeler ve bilgiler mi göz önüne alınır?
Bana kalırsa yerli ya da yabancının yatırım kararlarında adaletin ve hukukun, yasa ve kuralın, işleyen bir yargının yeri tayin edicidir. Olmazsa olmazdır. Muhtaçlığımız da ekmek kadar su kadar hava kadar budur…
Yatırımcının, son yıllarda Türkiye’den uzaklaşması ile adalete ait yaşanan meseleler yadsınamaz bir gerçektir.
