Ertuğrul Özkök | Zamanın Ruhu
Dün postadan gelen bir kitap, ilk sayfasında kalbimi hızlandırdı. Ancak bu heyecan değil, korkuydu. Listenin içinde benim adımın olup olmadığını düşünürken, adımın altında onun imzasını görmekten endişe duydum. Ancak önce baştan anlatayım…
Küçükçekmece’den kurye ile gelen bir kitap
Kitabın adı “İmzalı Müze”, Küçükçekmece Belediyesi tarafından yayınlanmış. Ciltli ve göz alıcı bir baskıya sahip olan kitabın içeriği, “İmzalı ve birinci baskı kitaplar müzesi” olarak tanımlanıyor. Bu müzede ünlü yazarların yakınlarına veya ünlü kişilere gönderdikleri imzalı kitaplar ile Türk edebiyat tarihinde klasikleşmiş birçok kitabın ilk baskıları bulunuyor.
Başlıktaki yazıyı okuyunca 10 yıl öncesine döndüm
Kitapların ilk sayfalarındaki ithaflar ve imzaları görünce 10 yıl öncesine, yaşadığım büyük bir utancı hatırladım. Bu utancın kaynağını ilerleyen bölümlerde anlatacağım. Küçükçekmece Belediyesi’nin kurduğu müzede tanıdık yazarların sevdiklerine gönderdikleri imzalı kitaplar yer alıyor. Bazıları tanıdık isimlerken bazıları ise hayatımızda hiç duymadığımız insanlara gönderilmiş imzalı kitaplar.
Kutsal emanet gibi saklanan üç çok özel imzalı kitap
Örneğin Oğuz Atay’ın Atilla Özkırımlı’ya gönderdiği imzalı kitap gibi kitaplar müzenin incileri arasında yer alıyor. Aynı şekilde Nazım Hikmet’in Isidor adlı kişiye imzaladığı kitap da dikkat çekiyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ise Narmanlı Han’ın sahibi Avni Narmanlı’ya imzaladığı kitap, müzenin başköşesinde kutsal bir emanet gibi saklanıyor.
İmzanın altında çok hüzünlü bir cümle
Müzede yer alan kitapların ilk sayfalarında insanı hüzünlendiren cümleler de bulunuyor. Nihat Behram’ın Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamlarını anlattığı kitapta yer alan cümle, “Fidanların yerinde yeşermesi dileğiyle” şeklinde. Bu tür cümleler, kitapların sahibine duyulan özel hisleri yansıtıyor.
Okurken aklınıza şu soru geliyor
Kitapların ilk sayfalarına yazılan ithaflar ve imzalar, insanın aklına birçok soru getiriyor. Özellikle “kişiye özel imzalanan” kitapların nasıl belediyenin müzesine geldiği merak konusu oluyor. Her imzalı kitabın arkasında bir hikaye olduğu gibi, bu kitapların mahrem tarihleri de merak konusu.
Meçhul adresteki “muamma biri”: Sedef
Adalet Ağaoğlu’nun Sedef’e imzaladığı kitap gibi, müzede yer alan birçok kitapta meçhul üçüncü şahısların imzaları bulunuyor. Bu gizli hayranların, sevdikleri yazarlara yazdıkları mektuplar ve imzaladıkları kitaplar, müzenin en ilginç köşelerinden birini oluşturuyor.
Ahmed Arif’in “onur duyduğu” değerli yargıç
Ahmed Arif’in Değerli Yargıç Mesut Bartal’a imzaladığı kitapta yer alan çelişkili cümleler, okuyucuları düşündürüyor. Bu tür imzaların arkasında yatan hikayeler, hem hüzünlü hem de düşündürücü olabiliyor.
İmzalı kitaplardaki meçhul üçüncü şahıslar
Müzede bulunan kitaplarda meçhul üçüncü şahısların imzaları da dikkat çekiyor. Enis Batur’un kitabını imzalayan Buket Balık gibi, tanımadığımız isimlerin kitaplara yazdığı imzalar, okuyucuları meraklandırıyor.
Sevgili Ertuğrul… Bak, sahaflarda ne buldum
Kitapların sahaflarda bulunması ve bu durumun yarattığı hüzün, yazarın yaşadığı bir anısını hatırlatıyor. Yıllar önce yaşanan bir olay, yazarın kitapları sahaflarda görmesine neden olmuş ve bu durumun yarattığı utancı hala hissediyor.
12 Eylül darbe günlerinde bana imzalanan bir kitap
Yazarın Hürriyet’in deposundaki kitaplarının çalınması ve bu olayın yarattığı hüsranı anlattığı bölüm, okuyucuları geçmişte yaşanan acı bir olaya tanıklık etmeye davet ediyor.
Bürodaki görevli biri Almanya’ya giderken…
Yazarın yaşadığı kitap hırsızlığı olayı, bir arkadaşlarının Almanya’ya gitmesi ile başlamış ve yazarın birçok kıymetli kitabı çalınmış. Bu olay, yazarın kitaplarına duyduğu özel bağın nasıl sarsıldığını gözler önüne seriyor.
Alzheimer hastası Yalçın Küçük’e imzalanan kitap o müzeye nasıl gitti?
Kitaplardaki imzaların ardında yatan hikayeler, bazen çok derin ve duygusal olabiliyor. Yalçın Küçük’e imzalanan kitabın müzeye gelene kadar geçirdiği serüven, okuyucuları duygusal bir yolculuğa çıkarıyor.
Küçük İskender 2019’da öldü ama ona imzalanan üç kitap şimdiden o müzede
Küçük İskender’e imzalanan kitapların, yazarın ölümünden sonra müzede sergilenmeye başlaması, hayatın geçiciliğini ve anıların önemini vurguluyor. Bu kitaplar, yazarın hatırasını yaşatmak adına müzede özel bir yere sahip.
Kitabın önsözünde bir teşhis: Okur oburdur
Kitabın önsözünde okurun beklentilerine ve arzularına değinen bir cümle, kitapların imzalanma ve müzeye gelme sürecini değişik bir açıdan ele alıyor. Kitapların biricikliği ve nadirliği, okurların ilgisini çekerken, imzalı kitapların sahaflarda bulunması ise bu biricikliğin kaybolmasına neden olabilir.
Keşke bana utanç veren o kitabı bu müzede görseydim
Yazarın kendi yaşadığı utanç verici olayı hatırlatarak, okuyucuları duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Kitapların değerini ve özel anlamlarını vurgulayan yazar, kendi yaşadığı acı deneyimi paylaşarak okuyucuları düşündürüyor.
Sonuç olarak, imzalı kitapların müzede sergilenmesi ve bu kitapların arkasındaki hikayeler, okuyucuları duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Her imzalı kitabın arkasında bir hikaye ve duygu yüklü anılar bulunuyor. Küçükçekmece Belediyesi’nin bu özel müzesi, edebiyat dünyasının önemli bir parçası olmaya devam ediyor.