Erdoğan’ın Putin Modeli: Türkiye’yi Otoriter Bir Rejime Mi Dönüştürüyor?
Halk TV yazarı Mehmet Tezkan, Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmelerin arka planını masaya yatırarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki paralelliklere dikkat çekiyor. Tezkan, Erdoğan’ın Türkiye’yi, Putin’in Rusya’daki yönetim biçimini örnek alarak şekillendirmeyi hedeflediğini savunuyor. Bu iddialar, kamuoyunda geniş bir yankı uyandırırken, son günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik gözaltı girişimi ve ardından gelen kitlesel protestolar, bu planların önünü kesmiş gibi görünüyor.
Erdoğan’ın Otoriterleşme Stratejisi
Tezkan, bugünkü köşesinde, Erdoğan’ın Putin modelini izleyerek Türkiye’deki devlet yapısını nasıl dönüştürmeye çalıştığını ortaya koyuyor. Yazısında, Rusya’da devlet kurumlarının nasıl zayıflatıldığı, muhalefetin nasıl sindirildiği ve medyanın Kremlin’in kontrolüne nasıl alındığını hatırlatıyor. Bu olayların Türkiye’de de benzer bir şekilde yaşandığını iddia ediyor.
Özellikle, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte iktidarın güçlenmesi ve otoriter bir düzene geçiş yapıldığını vurguluyor. Yargı ve yasama üzerinde kurulan baskının son örneği olarak İmamoğlu’na yönelik gözaltı kararını göstermekte. Bu durum, kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılanırken, Tezkan, iktidarın bu baskıcı politikalarının halk tarafından reddedildiğini savunuyor.
Saraçhane Mitingleri ve Halkın Direnişi
İmamoğlu’na yönelik gözaltı girişimine karşı halkın gösterdiği yoğun tepki, Tezkan’a göre iktidarın “Türkiye’yi Rusya yapma” planını engellemiş durumda. Saraçhane Meydanı’nda düzenlenen mitingler, muhalefetin ve özellikle CHP’nin dik duruş sergileyerek geniş kitleleri harekete geçirmesinin bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Tezkan, ekonomik zorluklarla birleşen toplumsal huzursuzluğun, otoriter yönetime karşı büyük bir itiraza dönüştüğünü ifade ediyor.
Bu noktada, muhalefetin yalnızca İmamoğlu’na destek olmakla kalmayıp, aynı zamanda halkın sesine de kulak vermek durumunda olduğunu belirtiyor. Tezkan’a göre iktidar, bundan sonra iki seçenekle karşı karşıya: ya halkın taleplerine yanıt vererek diyaloğa açık bir tutum sergileyecek ya da baskıcı politikalarını sürdürerek muhalefeti susturmaya çalışacak.
Türkiye’nin Geleceği Ne Olacak?
Mehmet Tezkan, yazısının sonunda, Türkiye’nin geleceği açısından bu iki yolun ne anlama geleceğini sorguluyor. Eğer iktidar halkın sesine kulak vermezse, bu durumun büyük toplumsal huzursuzluklara yol açabileceğini ve sonuç olarak otoriter yönetimin daha da güçlenebileceğini belirtiyor. Fakat, eğer iktidar halkla iletişim kurarak reformlar yapmayı tercih ederse, bu Türkiye için bir umut ışığı olabilir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin geleceği, halkın tepkilerine ve muhalefetin gücüne bağlı olarak şekillenecek. Tezkan, bu süreçte Erdoğan’ın ne denli bir strateji izleyeceğini ve Putin modeline ne kadar bağlı kalacağını merakla bekliyor. Siyasi atmosferin giderek tansiyon kazandığı bu dönemde, halkın tepkisi ve muhalefetin direnişi, Erdoğan’ın planlarının ne yönde ilerleyeceğini belirleyecek. Türkiye’nin demokratik geleceği için mücadele eden herkesin üzerinde durması gereken bir konu olduğu kesin.