T24 Ankara
Anayasa Mahkemesi (AYM), belediyelere kamu arazileri üzerindeki kaçak yapıları “karar almaksızın yıkma” yetkisi veren yasa hükmünü iptal etti. Yüksek Mahkeme, ilgili yapıların kaçak da olsa Anayasa çerçevesinde bir mal varlığı değeri olduğuna vurgu yaptı. Ancak söz konusu kararla, yapı sahiplerinin yıkım sırasında haberdar olduğuna ve mahkeme yoluna gitmelerini engellediğine dikkat çeken AYM, ilgili hükmü, “verilecek muhtemel bir iptal kararının da fiilen uygulanamayacağı” gerekçesiyle iptal etti. AYM’nin kararı 9 ay sonra yürürlüğe girecek. Bu tarihten sonra TBMM’de yeni bir düzenleme yapılmazsa, belediyelerin kaçak yapılarla ilgili yıkım kararları “mahkemelik” olacak. 31 Mart 2019 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğluu, 5 yıllık ilk belediye başkanlığı sürecinde başta Üsküdar sahilindekiler olmak üzere çok sayıda kaçak yapıyı yıktırmıştı. Geçen Pazar günü gerçekleştirilen yerel seçimlerde de İstanbul dahil 35 il, 337 ilçe ve 48 belde belediyesi kazanan CHP’li başkanların, AYM’nin kararının yürürlüğe girmesi sonrasında kaçak yapıların yıkımı için benzer şekilde hareket etmesi imkansız hale gelecek.
İdare mahkemesi başvurdu
Resmi Gazete’de yayımlanan AYM kararına göre İstanbul 7. İdare Mahkemesi, bakmış olduğu bir davada, 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 18. maddesiyle, belediyelere “kamu arazileri üzerine inşa edilen kaçak yapıların hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın yıkma” yetkisi veren düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptalini talep etti. Mahkemenin gerekçesinde, yıkım kararının herhangi bir yazılı işlem tesis edilmeden ve yargı yolu gösterilmeden alınabilmesi nedeniyle “hak arama özgürlüğü, mahkemeye erişim ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiği” öne sürüldü.
“Kaçak da olsa değeri var”
Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme de 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 18. maddesinin iptaline hükmetti. Oy birliği ile alınan kararın gerekçesinde, “ruhsata aykırı dahi olsa, özel kişiler adına kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde kamu makamlarının bilgisi ve zımni onayı dâhilinde özel kişiler tarafından oluşturulan ve uzun yıllardır müdahale olmaksızın kullanılan yapının kullanılmasından kaynaklanan ekonomik değerin Anayasa çerçevesinde bir mal varlığı değeri ve dolayısıyla bir mülk oluşturduğu” ifade edildi. Kararda, Anayasa’ya göre hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin yargısal yollara başvurma imkanına sahip olduğu kaydedildi.
“Mahkemelere başvurma imkanı sağlanmalı”
Kaçak yapıların yıkılmasının idare açısından yasal bir yetki ve sorumluluk olduğuna da dikkat çekilen kararda, “Bununla birlikte izinsiz ve kaçak olarak inşa edilen binaya ilişkin yıkım kararı alınması ve uygulanması durumunda söz konusu taşınmazın kullanım imkânı ve kullanılmasından kaynaklanan ekonomik menfaatin tamamen ortadan kalkacağı gözetildiğinde, yıkım kararının ve bu kararın uygulanmasının hukuka aykırı olduğunun ilgililer tarafından ileri sürülmesi ve iptali için yetkili makama (mahkemelere) başvurma imkânının sağlanmasının da Anayasa gereği olduğu” vurgulandı.
“Yıkım sırasında haberleri oluyor”
Yıkım kararının hukuka uygun olup olmadığının denetimi noktasında idari ve yargısal yollara başvurma imkânının açık olmasının “zaruri” olduğu kaydedilen kararda, itiraz konusu kuralla belediyelere “hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın” kamu arazilerindeki kaçak yapıları yıkım yetkisi verildiği, böylece ilgililere yıkım işleminin tebliğ edilerek bildirilmesinin de söz konusu olmayacağı ve bu durumda ilgililerin yıkım işleminden ancak yıkımın gerçekleştiği anda veya yıkım sonrasında haberdar olabileceğine dikkat çekildi.
“Dava açma hakkı korunmuyor”
Kararda şöyle denildi: “Bu durumda ise herhangi bir yıkım kararı alınmadan yıkım eylemi gerçekleştirileceğinden yıkım eyleminden önce yıkım işleminin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla dava açılması mümkün olmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, dava konusu kuralla yıkım işlemi tesis edilmemesi öngörülmek suretiyle idarenin yıkım kararı alması yolundaki iradesinin iptal davasına konu edilmesi önlenmektedir. Bu itibarla kuralda, kamu arazisi üzerinde izinsiz bir yapının inşa edildiğinin veya inşasının devam ettiğinin tespit edilmesi durumunda yapının yıkılmasına ilişkin işlem tesis edilmesi ve ilgilinin hakkında tesis edilen işlemin içeriğinden haberdar edilmesi suretiyle bu isleme karşı kullanabileceği dava açma hakkının korunmasını sağlayacak güvencelere yer verilmediği görülmüştür.
“İptal kararı fiilen uygulanamaz hale geliyor”
İlgililerin yıkım eyleminin gerçekleşmesinden sonra dava açma imkânı bulunmakta ise de bu aşamada yıkım kararı uygulanmış ve yıkım gerçekleşmiş olacağından, açılan davada verilecek muhtemel bir iptal kararının yıkım filiyle ortaya çıkan hukuki sonuçların ortadan kalkmasını sağlayacak niteliğe sahip olmayacağı açıktır. Zira bu aşamada yıkım kararına karşı açılan iptal davasında verilecek muhtemel bir iptal kararının fillen uygulanma imkânı kalmadığından iptal davasından beklenen sonucun elde edilmesi de mümkün değildir. Bu yönüyle kural, yıkım kararının hukuka uygun olup olmadığının iptal davası yoluyla incelenmesine imkân sağlayan başvuru yolunun işlevsiz hale gelmesine yol açtığı sonucuna varılmıştır. Bu itibarla kural, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakki ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkına aykırılık oluşturmaktadır”
avadan bir sonuç çıkana kadar yıkım kararının uygulanması
Yüksek Mahkeme’nin bu kararı 9 ay sonra yürürlüğe girecek. Kararın yürürlüğe girmesinden sonra belediyelerin yıkım kararlarını ilgililere tebliğ etmesi gerekecek. Bu durumda da kaçak yapı sahiplerinin yıkım kararına karşı iptal davası açması söz konusu olacak. Böylece davadan bir sonuç çıkana kadar yıkım kararının uygulanması da mümkün olmayacak.