Son 3 gün içinde, 2 Kasım Cumartesi günü, Beyrut Limanı’na bir Türk bayraklı yük gemisi yanaştı. Bu gemi, 5 bin 500 ton kapasiteliydi ve üzerinde “Anadolu” yazan bir pankart taşıyordu. Üzerindeki pankartta “hemen” yazıyordu. Bu gemi, Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Ali Barış Ulusoy, AKP Milletvekili Hasan Turan ve Lübnan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Hasan Murad tarafından karşılandı.
Bu olay, Türkiye’nin dış politika ve istihbarat birimlerinin, geçtiğimiz şubat ayından bu yana perde arkasında, sonu felaketle bitebilecek bir gelişmeyi önlemek için verdiği mücadeleyi gözler önüne serdi. İHH tarafından yapılan insani yardım gemilerinin Gazze’ye yönlendirilmesi girişimi, Türkiye ve İsrail arasında büyük bir krize yol açabilecek potansiyele sahipti. Ancak devlet içindeki aklıselim ve mantık galip geldi ve gemiler güvenli bir limana demirledi.
İHH tarafından gemilere verilen “F-16’larımız bizi korusun” şeklindeki talep, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından büyük bir risk oluşturuyordu. Ancak devletin aldığı kararlar ve uyguladığı diplomasi sayesinde kriz büyümeden önlendi. İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırıları nedeniyle yardım malzemeleri başka rotalara yönlendirildi ve kriz anında Türk gemileri güvenli limanlarda güvenli bir şekilde konuşlandırıldı.
Bu olay, Türkiye’nin provokasyonlara karşı hassasiyetini ve sağduyulu yaklaşımını bir kez daha gösterdi. İHH gibi insani yardım kuruluşlarının, ideolojik ve fanatik hareketlerden uzak durması gerektiği vurgulandı. Ambleminde barış güvercini olan bir kuruluşun, insan hayatını tehlikeye atacak eylemlerden kaçınması ve devletin gösterdiği güvenli rotalara uyması gerektiği belirtildi.
Bu gizli savaşın sonunda aklıselim ve mantık kazandı ancak bu tür riskli durumların tekrarlanmaması için dikkatli olunması gerektiği vurgulandı. Türkiye’nin ulusal çıkarları her zaman en öncelikli konu olmalı ve her türlü provokasyona karşı dikkatli olunmalıdır. Bu olay, Türkiye’nin sağduyulu ve etkili dış politikasının bir yansıması olmuştur.