Alevi sivil toplum kuruluşları İstanbul’daki Kadıköy İskelesi’nde “Laik eğitim, insanca ömür, demokratik Türkiye” mitingi düzenledi. Yapılan açıklamada, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurarak dedelerimize maaş ismi altında rüşvet teklif ediyorlar. Hükümetin asimilasyon üssü haline gelen bu başkanlığı tanımıyoruz, kabul etmiyoruz. Devletin Alevisi olmayacağız. Dedelerimizi hükümetin memurları yapmayacağız” denildi.
Alevi sivil toplum kuruluşları bugün İstanbul Kadıköy İskelesi önünde, “Laik eğitim, insanca hayat, demokratik Türkiye” sloganıyla miting düzenledi. Çok sayıda kurum, kuruluş, dernek, sivil toplum örgütü ile siyasi parti temsilcisinin de yer aldığı mitinge HEDEP Eş Genel Lideri Tülay Hatimoğulları, CHP Ulusal Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Lider Yardımcısı Suat Özçağdaş ve CHP İstanbul Vilayet Lideri Özgür Çelik de katıldı.
Türkülerin okunmasının akabinde kelam alan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Lideri Mustafa Aslan, “Bu ülkenin toprakları, Cumhuriyet bizim için kıymetli ve değerli. Bizim bu Cumhuriyetle bir kederimiz var. O da bu Cumhuriyetin demokratikleşmesidir” dedi. Alevilerin ülkeyi bölmek istediğini dillendirenlere de karşılık veren Aslan, “Hadi oradan. Bu ülke bizim. Sizin üzere ırkçı, dinci, hırsız ve şeriatçılara bırakmayacağız. Bu ülkenin demokratikleşmesi için gayret ediyoruz” diye konuştu.
Hazırlanan ortak açıklamayı da Alevi Kültür Dernekleri Genel Lideri Seher Şengünlü Yılmaz ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Lideri Cuma Erçe okudu. Geniş halk kesitlerinin selamlandığı açıklamada şunlar lisana getirildi:
“KARANLIĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ”
Laik eğitim, insanca ömür, demokratik Türkiye davetimiz, biz Alevilerin hasretini çektiği ve uğrunda sayısız bedeller ödediğimiz, yüreğimizden taşan yüz yıllık davetimizdir. Laik ve demokratik bir ülkede insanca hayat için gelin canlar bir olalım, fakirin hakkını alalım davetimize kulak verip bu meydana gelen canlar, sizler bugün 72 millete bir nazarla bakan Alevilere mihman oldunuz. Bizimle birlikte cem oldunuz, siz can dostlarımızla gönülleri birledik. Beğenilen geldiniz yarenler. Ülkeyi yöneten ve milyonları açlığa, sefalete, işsizliğe mahkum edenlere, toplumu kutuplaştıranlara, halkları ayrıştıranlara, inkarcılara, asimilasyonculara karşı bugün burada daima birlikte itiraz ediyoruz. Birliği, beraberliği, kardeşliği, barışı haykırıyoruz. İnancından, kimliğinden, cinsel yöneliminden ve politik görüşünden ötürü ötekileştirilenler olarak AKP-MHP hükümetinin ve tekçi ve inkarcı siyasal iktidarın baskılarına boyun eğmiyor ve karanlığa teslim olmayacağımızı bir defa daha ilan ediyoruz.
“MAZLUMUN YANINDA, ZALİMİN KARŞISINDAYIZ”
Omuz omuzayız. Zulmün, zorbalığın, yobazlığın, gerici, şeriatçı, ırkçı siyasetlerin, faşizmin tam karşısındayız. AKP ve ırkçı faşist ortaklarının tekçi, dayatmacı, yobaz ve inkarcı siyasetlerini lakin omuz omuza vererek durdurabiliriz. Ülkemizi karanlığa sürükleyen bu anlayışa karşı birlikte uğraş etmekten öteki dermanımız yoktur. Ülkemiz dört bir yandan abluka altına alınmış durumdadır. Suriye başta olmak üzere etrafımız savaş çemberinin tam ortasındadır. Ülkemiz süratle bir Ortadoğu ülkesi haline dönüştürülmektedir. Emperyalizm takviyeli İsrail siyonizm ile gerici ve şeriatçı Hamas ortasında süren savaşın yükünü ve acısını fakir ve mazlum Filistin halkı çekmektedir. Filistin halkının onurlu özgürlük uğraşı, bu iki gerici güç tarafından gölgelenmiştir. Biz Aleviler dünyanın neresinde olursa olsun amasız, fakatsız mazlumun yanında, zalimin karşısındayız. Bu nedenle Filistin topraklarında süren kirli savaşa bir an evvel son verilmesini talep ediyoruz. Çocukların, bayanların yani mazlumların vefatına seyirci kalan ve kelamda İsrail’i kınayan fakat onunla her türlü askeri, ekonomik muahedesini devam ettiren bölge hükümetlerini hamasi nutuklardan vazgeçip vazifeye çağırıyoruz.
“HUKUKÇULARA PARMAK SALLAMAK DARBECİLİKTİR”
Suriye’de savaş hatası işleyenler, Orta Doğu’da barış daveti yapamazlar. Biz Aleviler, Suriye’ye alkış çalan, Gazze’ye ağıt yakan iki yüzlü bir tavır içinde olmayız. ‘Savaşa hayır, barış çabucak şimdi’ demeye devam ediyoruz. Bugün bu meydandan bir sefer daha haykırıyoruz. Yaşasın barış, inadına barış. Savaşta ve çözümsüzlükte inat eden siyasal iktidar, halkın oyları ile seçilen belediyelere kayyum atayıp, milletvekillerini cezaevinde tutarak halkın iradesini yok saymaktadır. İnsanlığa karşı işlenen kabahatlerin başında gelen Madımak davasını vakit aşımına uğratan, 33 canımızın katillerini hür bırakan anlayış ile kardeşimiz Hrant Dink’in katilini, bayan düşmanlarını, çocuk tacizcilerini, mafya önderlerini, uyuşturucu baronlarını özgür bırakıp devrimcileri, sosyalistleri, aydınları, gazetecileri haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde ağır tecrit şartlarında tutsak eden anlayış tıpkı anlayıştır. Antidemokratik 12 Eylül anayasasına dahi uymayarak Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayıp hukukçulara parmak sallamak darbeciliktir.
“DEDELERİMİZE MAAŞ İSMİ ALTINDA RÜŞVET TEKLİF EDİYORLAR”
Siyasal iktidar, dağlarımızı, ovalarımızı, akarsularımızı, esen rüzgarı dahi parsel parsel satıyor. Başta Alevi yerleşkelerini maddelerin ve yönetmeliklerin gerisine sığınarak tekrar gasp ediyorlar. Kentsel dönüşüm kapsamına alınan mahalleler rezerv alan üzere hukuksuz kararnameler ile talan ediliyor. Bunlara müsaade vermeyeceğiz. Hayat alanlarımıza sahip çıkmaya, deremize, ırmağımıza, dağımıza, taşımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. ÇEDES ve gibisi projeler ile çocuklarımızın geleceğini, cinsiyetçi ve şeriatçı kuşatma ile bayanların özgürlüğünü, soygun ve sömürü tertibi ile işçilerin alın terini, alttakine din iman, üsttekine han hamam siyasetiyle milyonlarca genci işsizliğe mahkûm ediyorlar. Biz Aleviler, bir kere de buradan dostlarımızla birlikte haykırıyoruz. Faşizme geçit vermeyeceğiz. Karanlığa teslim olmayacağız. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurarak dedelerimize maaş ismi altında rüşvet teklif ediyorlar. Hükümetin asimilasyon üssü haline gelen bu başkanlığı tanımıyoruz, kabul etmiyoruz. Devletin Alevisi olmayacağız. Dedelerimizi hükümetin memurları yapmayacağız. Retçi, inkarcı ve asimilasyoncu siyasetlerinizi, gerici, ırkçı, tekçi, dinci eğitim sisteminizi kabul etmiyoruz ve daima birlikte bu ataklarınızı püskürteceğiz. Laik, demokratik, bilimsel, parasız ve anadilinde eğitim çabamızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NI KALDIRIN”
Çocuklarımıza zulmediyorsunuz. Zarurî din derslerini kaldırın. Ülkemizin ve halkımızın alın terlerini, isteklerini almadan dini kurumlara, Diyanet İşleri Başkanlığı’na, cemaatlere ve tarikatlara aktarıyorsunuz. Bilimin ve aydınlanmanın önünde en değerli pürüz haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırın. Alevilerden gasp ettiğiniz dergahlarımızı, vakıflarımızı, ibadethanelerimizi gerçek sahipleri olan Alevilere teslim edin. Bu utanç artık size kâfi. Madımak Oteli’ni ‘utanç müzesi’ haline dönüştürün ve tüm katliamlarla yüzleşin. Cem ibadetimiz, cemevleri ibadethanemizdir, nokta. Cemevlerimizi ve inancımızı anayasal teminat altına alın. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi başkanlığını derhal feshedin. Yıllardır çaba ettiğimiz ve en değerli talebimiz olan eşit yurttaşlık hakkı talebimizi bir defa daha haykırıyoruz.
“AKP-MHP ZULMÜNÜ SAYMAKLA BİTİREMEYİZ”
Hükümeti, Türkiye’nin imzaladığı başta İstanbul Kontratı, Çocuk hakları Kontratı olmak üzere bütün milletlerarası mukavelelere uymaya ve uygulamaya, Meclis’i de imzasının ardında durmaya davet ediyoruz. AKP-MHP iştirakinin zulmünü saymakla bitiremeyiz. Buradan bir defa daha haykırıyoruz. Zulme boyun eğmeyeceğiz, zalime biat etmeyeceğiz. Hak ve hakikat gayretimizden, laik demokratik Cumhuriyet ülkümüzden vazgeçmeyeceğiz. Cumhuriyetin birinci yüzyılında ötekileştirilmiş bütün halklar olarak bir ortaya gelip omuz omuza gayret edecek ve bu ülkeyi birlikte özgürleştireceğiz. Bugün bu meydanda bunu bir kere daha ilan ediyoruz. Kurtuluş kendi kollarımızdadır. ‘Kurtuluş yok tek başına, ya daima birlikte ya hiçbirimiz’ diyoruz. Sorumluluğumuz büyük, yükümüz ağır lakin umudumuz sonsuzdur.”
