Ali Şen, Hayatının En Zor Günlerini Geçirirken Yanında Kimse Yoktu!
Fenerbahçe’nin efsane başkanlarından Ali Şen, 86 yaşında pek çok zorlukla başa çıkarak özel bir kahvaltı yaptı. Sabah Gazetesi’nin köşe yazarı Yavuz Donat, Ağustos ayında yoğun bakımda tedavi gören Şen’in taburcu olmasının ardından ona sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret sırasında yaşananlar, dostluk ve vefa üzerine düşündürücü bir tablo ortaya koydu.
Evinde Yapılan Ziyaretin Detayları
Bodrum’da bir sabah saat 11.00’de başlayan bu özel buluşma, Ali Şen’in evindeki salonda gerçekleşti. Donat, Ali Şen ile bir araya gelir gelmez, aralarındaki sıcaklık hemen hissedildi. Ali Şen, Donat’ı tanıdı ve ona “Nasılsın?” diye sordu. Ancak bu sorunun ardından gelen sessizlik, Donat’ı düşündürmeye başladı.
Donat, sohbeti neşelendirmek adına Ali Şen’e Rusça ve Sırpça konuşmasını önerdi. Bu istek üzerine Ali Şen birkaç kelime söyleyerek etrafındakileri şok etti. Salondaki personel, yıllardır sustuğu düşünülen birinin yeniden konuşabilmesi karşısında hayret içinde kaldı. Yavuz Donat, Ali Şen’in bu durumunu görünce daha da heyecanlandı ve ona İngilizce konuşmasını istedi. Ali Şen, İngilizce birkaç kelime daha söyledi ve bu durum, oradaki herkesin gözlerini yaşarttı.
Müzik ve Anılar: Ali Şen’in Geçmişi
Ali Şen, Donat’a “Prizren” dediğinde, hayatının önemli bir köşesini hatırlatmak (müzik kelimesiyle yanıt vermesi) istemişti. Bu cevap, geçmişin hatıralarıyla dolu bir hayatı düşündürüyor. Prizren, Ali Şen’in doğum yeri ve hayatında derin izler bırakmış bir yer. Ziyaret sırasında, kahvaltı masasında yer alan yiyecekler de dikkat çekiciydi. Peynir, domates, salatalık, yumurta ve tereyağı ile bal, Ali Şen’in özel kahvaltı tercihleri arasında yer alıyordu. Ancak en dikkat çekici olan şey, masada bulunan püreydi. Yavuz Donat, Ali Şen’e bu püreyi yedirmeyi denedi ve onun titreyen elleriyle kaşığı alarak yemesi, ziyaretin duygusal anlarından biriydi.
Vefa ve Dostluk Üzerine Düşünceler
Ziyaretin en çarpıcı noktalarından biri ise Ali Şen’in, “Bir avuç dosttan başka… Arayan, soran yok” ifadesiydi. Bu sözler, vefa duygusunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Hayatın tozlu yollarında dostların yanında olmaması, Ali Şen gibi büyük bir ismin dahi yalnız kalabileceğini gözler önüne seriyor. “Ey vefa! Nerelerdesin? Geldiysen kapıyı çal, üç defa,” dedikten sonra, bu yalnızlık ve vefasızlık üzerine düşünmek kaçınılmaz hale geliyor.
Ali Şen, sohbetler sırasında müziği de çok sevdiğini ifade etti. Ziyaret sırasında aklına gelen Alaattin Yavaşça’nın Hicaz makamındaki şarkısı, onun içindeki melankoliyi daha da derinleştirdi. “Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok, bir yer ki sevenler, sevilenlerden eser yok,” sözleri, Ali Şen’in ruh halini özetler nitelikteydi.
Dostluk ve İlişkilerin Önemi
Ali Şen’in durumu, dostlukların ve ilişkilerin hayatımızda ne denli önemli olduğunu vurguluyor. Onun hikayesi, yalnızlık ve dostluk üzerine düşündürücü bir ders niteliği taşıyor. Bu özel ziyaret, sadece Ali Şen için değil, aynı zamanda etrafındakiler için de bir deneyim oldu. Vefa, sadece geçmişte yaşananlarla değil, aynı zamanda anıların ve duyguların derinliğiyle ilgili bir meseledir.
Bu tür ziyaretlerin önemi, dostlukların ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Ali Şen’in yaşamındaki bu özel anlar, dostların ve sevdiklerin hayatımızdaki yerini sorgulamak için bir fırsat sunuyor. Dostluk, bazen en zor zamanlarda bile yanımızda olmayanların arayışında olduğumuzu hatırlatıyor.
Sonuç olarak, Ali Şen’in hikayesi, yalnızlığın ve dostluğun hayatımızdaki rollerini sorgulamamıza neden oluyor. Bu yazı, vefa ve dostluk üzerine düşünmemiz için bir çağrı niteliği taşıyor!
