Son günlerde Türkiye gündeminde önemli bir tartışma konusu haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeni yetkileri, haber sitelerinde geniş yankı buldu. Özel yayınevlerinin bastığı Kur’an-ı Kerim meallerine yönelik “re’sen inceleme ve sakıncalı bulunanları imha etme” yetkisini içeren kanun teklifi, Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan’ın köşesinde yer buldu. Ocaktan, bu durumun ne denli çarpıcı ve üzücü olduğunu ifade ederek, “AK Parti iktidarında, rejime ilahi hitabı kontrol etme yetkisi verildi,” dedi.
Yeni Yasa ve Diyanet’in Denetim Yetkisi
Parlamento tarafından onaylanan bu kanun teklifi, Diyanet İşleri Başkanlığı’na önemli yetkiler tanıyor. Yeni düzenlemeye göre, Diyanet’te kurulacak bir komisyon, Kur’an meallerini denetleyecek. İslam dininin temel ilkeleri açısından sakıncalı bulunan meallerin basım ve yayını durdurulabilecek. Zaten dağıtılmış olanlar ise toplatılarak imha edilecek. Bununla birlikte dijital ortamlarda yayınlanan meallere de erişim engeli getirileceği belirtiliyor.
Ocaktan, “İlk bakışta ne kadar masumane gözüküyor değil mi?” diyerek, bu durumun altında yatan tehlikeleri ve İslam’ın özünü koruma çabası ile devletin kontrolü arasında bir çelişki olduğunu vurguladı. İletişim ve bilginin hızla yayıldığı günümüzde, Allah’ın kelamını denetleme yetkisinin bir bürokrasiye verilmesi düşündürücü bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Akıl ve Bilgi Üzerine Yeni Tartışmalar
Ocaktan, yıllarını İslam ve Kur’an ilmine adamış alimlerin bilgisinin göz ardı edilmesinin, devletin memurlarının bu konuda en iyi bilgiye sahip olduğunu düşünmelerinin ne denli absürt olduğunu ifade etti. “Bu nasıl bir akıldır ki; Allah’ın ayetlerinde neyi kastettiğini en iyi devletin bileceğini düşünmek,” diye yazdı. Bu durum, din bilgi ve ilim alanında önemli bir tartışma başlatabilir.
Ülkemizdeki devletin, hangi meallerin kabul görüp hangilerinin reddedileceğine karar vermesi, dinin özüne dair yeni sorunları beraberinde getirebilir. Bu noktada, devletin “ilahi hitabı kontrol memurları” olarak işlev görmesi, birçok kesimden eleştiriler almaya başladı.
Yerel ve Millilik Kavramlarının Din ile İlişkisi
Ocaktan, devletin yerli ve milli kavramlarını kendine göre tanımlamasının, din alanında da aynı şekilde devam ettiğini belirtti. “Doğrusu buna hiç şaşırmadık. Çünkü bu ülkede kimin ‘yerli-milli’, kimin ‘vatansever’ ya da ‘hain’ olduğuna da devlet karar veriyor,” diyerek mevcut durumu eleştirdi.
Bu bağlamda, hangi Kur’an meali veya dinî eserlerin ‘yerli-milli’ olacağına yine devletin memurlarının karar vereceği öne sürülüyor. AK Parti iktidarının, ümmet düşüncesini öncelikle savunan bir anlayışla bu durumu nasıl yönlendireceği ise merak konusu. Dinî metinlerin kontrol altına alınması, bir yandan devletin din üzerindeki baskısını artırırken, diğer yandan inananlar arasında huzursuzluk yaratabilir.
Sonuç ve Gelecek Perspektifi
Kur’an meallerinin denetlenmesi ve sansürlenmesi, toplumda büyük bir tartışma yaratacak gibi görünüyor. Bu yeni yasa, sadece dini metinlerin anlaşılma biçimini değil, aynı zamanda din ile toplumsal hayat arasındaki ilişkiyi de yeniden sorgulama gereği doğurabilir. Dinî özgürlüğü ve farklı yorumları koruma adına atılacak adımlar, bu süreçte önem kazanacaktır. Türkiye’deki dinî anlayışların çeşitliliği göz önüne alındığında, bu tür düzenlemeler toplumda daha geniş bir tartışma ve etki yaratma potansiyeline sahip.
Sonuç olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilen bu yeni yetkilerin, dinî metinlerin anlaşılma biçimini ve dinin toplumsal hayattaki rolünü nasıl etkileyeceği, önümüzdeki günlerde dikkatle izlenmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum, sadece dini değil, aynı zamanda siyasi, sosyal ve kültürel açılardan da önemli sonuçlar doğurabilir.
