Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, hiç utanmadan çekinmeden, “7 Ekim’den bu yana Türkiye’den İsrail’e 480 gemi direkt, 221 gemi ise transit gitti” diyeli daha iki hafta olmadı. Başbakanlığının birinci yıllarda kendisini, “Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı” olarak tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ise bugünlerde “ticari” astronotumuzun havasını atmakla meşgul! Son seçiminden evvel Karadeniz’de doğalgaz, Gabar’da petrol bulan, isminden diğer her şeyi yabancı bir “yerli” araba üreten AKP, parasına kıyıp açlık sonunun altında kalan emeklilere artırım yapamazken 50 milyon dolar verip uzaya “turist” gönderebiliyor. Zira PR’dan tasarruf olmaz!
Fezaya damga vurmak!
Malum 19 Ocak gecesi Amerika’nın Florida kentinin Kennedy Uzay Merkezi’nden fırlatılan “Dragon” isimli uzay aracının içinde bir İspanyol, bir İsveçli, bir İtalyan, bir de Türk yolcu vardı. “Axiom Space” şirketinin gerçekleştirdiği bu uçuştaki “ticari” astronotlardan Türk olan Alper Gezeravcı, yandaş basının manşetlerinden inmiyor. Meğerse bir de Dragon’un üretiminde teknisyen olarak çalışan Samet Saray varmış. Dün es kaza masamıza niyet şöyle bir göz attığım Hürriyet’in, “Fezaya damga vuran iki Türk! Biri kapsülü yaptı, başkası uzaya çıktı. Bağcılar’dan Dragon’a!” manşeti gözlerimi yaşarttı. Hele MHP önderi Devlet Bahçeli’nin, “Türk milletinin sinesinden doğmuş vatan evladını, yüz akımızı uzaya uğurladık. Mersin Silifke doğumlu kardeşimizin bulunduğu kapsül uzay istasyonuna kenetlendi. Türk milleti artık uzaydadır” dediğini okuyunca Taksim’e çeşit atmaya çıkacaktım, güç tuttular!
“Olsun! Her şeye karşın uzaya gitmek önemli” telaffuzlarına gülemiyorum bile! “Nas” diye diye ülkeyi iflasa sürükleyen; cemaatleri, tarikatları okulların içine kadar sokan bir zihniyetin bilime merak salıp gözünü göklere çevirdiğine inanıyorsanız; Melih Gökçek üzere Adana’da 6 milyar dolarlık jelibon rezervinin bulunduğuna inanmışsınızdır büyük ihtimalle! Bu PR uçuşunu fotoğrafına katlanamadıkları Mustafa Kemal Atatürk’le daha geniş kitlelere şirin gösterme uğraşını saymıyorum bile!
“Kardeş kanı” kanımıza dokunmuyor!
Oysa Ortadoğu bir kan gölü! Evet yeni değil, tahminen yazılı tarihin en başından, tahminen “yaratılan” birinci beşerden beri böyle… Anlatılanlar doğruysa; Hz. Adem’in oğlu Kabil, kıskandığı için kardeşi Habil’i burada öldürdü. Aslında ne Kuran’da ne Tevrat’ta bu cinayet için bir pozisyon bildirilmedi. Kimi dini kaynaklarda kardeşin kardeşe kıydığı bu birinci hadisenin Arabistan’daki Hira Dağı’nda meydana geldiği anlatıldı. Mesela Cafer es-Sadık, cinayetin Basra’da Mescid-i Azam’ın bulunduğu yerde işlendiğini öne sürdü. Suriyeli tarihçi İbn Kesir ise Şam’ın kuzeyindeki “Mağaratu-Dem” (Kan Mağarası) hakkında, “Burası Kabil’in kardeşini öldürdüğü yerdir” dedi. Tüm bu rivayetlerin hiçbirinin “gerçek” bir desteği yok. Büsbütün yakıştırmadır ve kuşkusuz Ortadoğu’ya yakışmaktadır!
Parça modül kıyılarımıza vuranlar!
Tarihi baştan başa “kardeş katli” ile yazılan ve binlerce yıldır kardeş kanıyla yıkanan bu topraklara “Müslümanlar kardeştir” diyen Hz. Muhammed bile barış getiremedi. Ortadoğu’da kardeşin kardeşi şahsen öldürmesi de oburu tarafından öldürülmesini izlemek de genetik bir kabahat iştirakidir. Bu türlü olmasa ‘katil’ İsrail, 7 Ekim’den bu yana yarısı çocuk 23 bini aşkın Filistinliyi milyonlarca din kardeşinin gözleri önünde öldürebilir miydi? 40 gün evvel Lübnan ve Suriye ortasındaki kıyı bölgesinden bir tekneye binen 90 kişinin vücutları modül kesim kıyılarımıza vururken, Türk medyası ‘ticari astronot’ öyküsüne bulanabilir miydi?
Savaştan, yoksulluktan ve dahası bizim aklımızın ucundan bile geçmeyen türlü acıdan kaçmak için, “yaşam hakları” için vefatı göze alıp küçük bir tekneye binmişlerdi. Ben bu satırları yazarken yahut siz okurken, tahminen o küçük teknedeki küçük kızlardan birinin gövdesi Antalya’ya, başı Girne’ye, bacakları Muğla kıyılarına ha vurdu ha vuracak! Bir sabah Bodrum kıyısına vururken bulduğumuz Aylan Bebek üzere tek modül olmadıkları için isimlerini hiçbir vakit bilemeyeceğiz. Gözleri huzur nedir görmemişken kemikleri Akdeniz’in derinliklerinde yatacak.
“Olsun! Türk Milleti uzaydadır” o denli mi?
