İsrail’in dünyada yükselen yansılara kulak asmadan soykırıma hakikat giden Gazze savaşını “geleneksel” düşmanlarına vurmak için fırsata çevirdiği görülüyor. Hem Suriye’yi hem de Lübnan’ı dün yine vuran İsrail, Şam’da İran İhtilal Muhafızları’nın üst seviye kumandanlarından General Sadık Ümidzade’yi öldürdü.
Generalin yanı sıra yardımcısı Hüccettullah Ümidvar ile Ali Sağazade, Hüseyin Muhamedi, Said Kerimi üzere Hizbullah yetkililerinin de öldüğünün belirtildiği atağın yapıldığı yer Şam’ın batısında, aslında çok sıkı korunan Mazzeh bölgesi. Burada büyükelçilikler var, hatta Güney Afrika ile Venezüela elçilikleri akın noktasına epey yakın. İsrail’in Suriye içinden de istihbarat topladığının en yeterli ispatlarından biri de bu bölgeye ait tüm bilgilere sahip olması.
Bu ataktan birkaç saat sonra, bir insansız hava aracıyla Lübnan’ın güneyindeki liman kenti Tyre yakınlarında bir araca düzenlediği atakta Hamas ile iki Hizbullah üyesini de öldürdü İsrail. Gibisi hücumlardan sonra daima birebir yansıyı veren İran’dan yeniden gibisi tonda bir açıklama geldi. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasser Kanaani yaptığı açıklamada İsrail saldırısını kınayarak “hiç elbet bu yüksek rütbeli şehitlerin kanı boşa gitmeyecektir” dedi. Açıklamanın sıradanlığı İran’ın İsrail tarafından savaşa çekilme niyetinin farkında olduğunu gösteriyor.
İran İsrail ile IŞİD ortasında var olduğunu söylediği ilişkiyi bu akın sonrası tekrar gündeme getirdi. Bu bahisteki ısrarı Kasım Süleymani’yi anma merasimlerinde IŞİD’in yaptığını duyurduğu harekette örgütün Mossad’dan yardım almış olabileceği inancına dayanıyor.
İsrail’in bu akınları sık sık tekrarlayacağı anlaşılıyor. Geçtiğimiz ay Şam’ın bir banliyösüne düzenlediği hava atağında Suriye’deki İran İhtilal Muhafızları’nın danışmanı İranlı general Seyid Razi Musavi’yi öldürmüştü. Suriye’nin hükümet denetimindeki bölgelerinde yüzlerce maksada akın düzenlemesine karşın, İsrail Suriye’deki bu çeşit aksiyonları nadiren kabul ediyor.
Ancak Lübnan’a, Hzbullah’a yönelik aksiyonları ise kendisi duyuruyor dünyaya. Bu ayın başlarında gerçekleştirdiği bir atakta Hamas’ın üst seviye kumandanı Saleh Arouri Beyrut’ta öldürmüştü.
Bu taarruzlar Lübnan-İsrail hududundaki tansiyonu arttırmakla kalmıyor, Yemen’deki Ensarullah Harfeketi’nin (Husiler) Kızıldeniz’deki İsrail ile onu destekleyen ülkelerin gemilerine yönelik akınlarını da arttırıyor.Yani savaş, İsral’in tüm uğraşlarına karşın Lübnan ya da Suriye’ye değil, Kızıldenize de sıçarmış durumda bilindiği üzere.
Ensarullah Kızıldeniz’de İsrail ile mütefiklerinin gemilerini rahatsız etmeye devam edecek üzere görünüyor. Zira örgüt Gazze’de savaş bitmediği sürece gemilere saldıracağını duyurmuştu. Yabana atılacak bir güç olmadığı da Biden’ın “durduramadık” demesinden aşikâr.
Daha evvel de belirttiğim üzere, savaşı İran’a Lübnan’a yayamadı İsrail lakin Ensarullah, Kızıldeniz’de Filistinliler ismine hareketler yaparak savaşı kendi toprakları içine aldı. Bundan mutlu olduğu da ortada.
Gazze savaşı yalnızca Gazze’de değil Kızıldeniz’de de sürüyor. Durdurulamayan bir Husi gücü var orada. İsrail’de ise savaş kabinesi uyan savaş nedeniyle kendi içinde de çatlama emareleri gösteriyor.
Çok kan döktü, çok insan öldürdü fakat İsrail Filistinlileri dize getiremedi.
Binyamin Netanyahu kendi geleceğini düşünse uygun olur.
Çanlar aslında onun için çalıyor.
